Cuma, Mart 29, 2024

Felsefe Taşı Nedir ve Önemi Nedir?

-

Felsefe Taşı Nedir?

Felsefe taşı nedir sorusunun cevabı kısaca; simya, kimya, mitoloji ve edebiyat sahnesinde kendisine yer bulan, inanışta nesneleri altına dönüştürebileceği düşünülen bir taştır. Bilimsel koşullar altında, belirli bir maddeyi doğrudan altına çevirmek mümkün değildir. Çünkü altın bir bileşik değil, elementtir. Felsefe taşı da bu doğrultuda ele alınması gereken bir düşünce yapısıdır aslında. İnsanlık tarihi boyunca; değerli eşyalar, taşlar ve elementler olmuştur. Felsefe taşının altın ile olan ilişkisi aslında insanın yaşadığı hayatta, dünyadaki bütün güzelliklere sahip olma çabasını nitelendirmektedir. Bu çabalar kimya biliminin de doğuşunu hazırlamıştır. Simyanın geçmişten bugüne yolculuğunda kimya da ilerlemiş ve bugünkü kabul gören bilimsel formuna kavuşmuştur. Günümüzde bile felsefe taşını ve işlevini yerine getirmek için birçok deneme ve formül çalışması yapılmıştır.

Felsefe ve Simya İlişkisi

felsefe taşı ve simya ilişkisi
Felsefe Taşı ve Simya İlişkisi

Simya; belirli malzemeleri saflaştırma, olgunlaştırma ve mükemmelleştirmek için gereken düzenlemeleri içerisinde barındırmaktadır. İlkel çağlardan itibaren yapılan çalışmalar günümüzdeki kimya, metalürji, fizik, tıp, astroloji, semiotik, mistisizm, spiritüalizm ve sanatsal alanlarda bugünün bilimsel çalışmalarının da temelini oluşturur. M.Ö. 500-600 arasında başladığı düşünülen simya çalışmaları, Mezopatamya’dan başlayarak bütün dünyaya yayılmıştır. Bugün değerlendirdiğimizde özellikle popüler kültür içerisinde sinema ve edebiyatta simya simgeleri kendisine fazlasıyla yer bulabilmektedir.

İnsanın doğayı anlayarak, kendi ihtiyaçları doğrultusunda değiştirme çabasında büyük bir yere sahip olan simya, insanın felsefi anlamda da gelişiminde büyük bir etmen olmuştur. İnsan ve doğa ilişkisini, insanın doğayı dönüştürebilme becerisini ve refahını arttırmasında simya geçmişten günümüze birçok alanda fayda sağlamıştır. Felsefe taşı da bu alanda en uç örneklerden birisidir. Felsefe taşının inanıldığı üzere dokunduğu nesneleri altına dönüştürebilme becerisi sadece bir eylemi değil, bir ideolojiyi de doğurmuştur. İnsanın sonsuz arzusu karşısında böyle bir taşın becerisi, insanın hayallerine giden yolda sonsuz çabalar sunmasına da sebep olmuştur. Bugün değerlendirdiğimizde, değerli taşların geçmişten günümüze değeri değişmemiş, aksine alternatif değerli nesnelerin ortaya çıkması insanın sonsuz arzularını arttırmasında büyük bir etmen olmuştur.

Felsefe Taşı’nın Tarihi

Felsefe taşı’nın tarih sahnesinde en eski verisi M.Ö. 300 yılında Yunan filazof Panopolis’teki Zosimos’a dayanmaktadır. Zosimus’un yaptığı çalışmalar Antik Yunan Felsefesine doğrudan katkı sağlamayı da başarabilmiştir. Kalay ve bakırı, altına çevirme arzusu o zamanlar simyacıların felsefe taşına giden yolda en büyük çabalarını oluşturuyordu. Orta çağa geldiğimizde ise, felsefe taşı için oluşan inanış biçimi altına ulaşmak yerine sonsuz hayata uzanan bir çabaya dönüşmeye başladı. Aslında bu durum dönemin sosyolojik yapısı ve dini ideolojilerin ışığında değişiklik göstermektedir. Bu çabalar fosfor da başta olmak üzere birçok bilimsel keşife neden olmuştur. Orta Çağ içerisinde simyacıların felsefe taşı arayışında keşif ettiklerinden bazıları şunlar:

  • Fosfor
  • Nitrik asit
  • Sülfürik asit
  • Asetik asit
  • Alkol
  • Yeni tuz
  • Periyodik cetvel
  • Antimon
  • Arsenik
  • Çinko
  • Bizmutun
  • Kükürt
  • Karbon

En Ünlü Simyacılar

Felsefe taşı başta olmak üzere birçok çalışma yürüten simyacılar, tarih sahnesinde insanın refahı için geldiği noktada birçok buluşa imza attılar. Yaptıkları bu çalışmalar sayesinde, insanın günümüzdeki refah pozisyonu oluştu. Bilimsel çabaların yanında, felsefi ve ideolojik anlamda da oluşturdukları yapı, bireyin hayal ettiği hayata ulaşma noktasında düşünmesine ve gelişmesine altyapı hazırladı. Bu noktada tarihe yön veren simyacılarından bazılarını buluşlarıyla değerlendirmek doğru olacaktır diyerek felsefe taşı nedir sorusuna bir cevap daha getirmiş olalım.

Albertus Magnus

Albertus Magnus
Albertus Magnus

Milattan Sonra 1193 yılında günümüzün Almanya sınırları içerisinde doğan Albertus Magnus; skolastik filozofluk ve tanrıbilimcilik yapmıştır. Simya alanında da büyük çalışmalara girişen Albertus, inanç ve vahiy ile ortaya çıkan bilgi yollarını birbirine tamamlayarak, hakikat ve akıl için çelişik bir hakikat bulunmadığını ispatlamaya çalışmıştır. “Simya Üzerine” isimli çalışması, onun yaptığı engin araştırmalar sonucu ortaya çıkarttığı bir eserdir. İnorganik kimya üzerine yaptığı deneyleri ve doğru bileşenlerle birlikte felsefe taşının ortaya çıkabileceğini ispatlamaya çalışmaktaydı.

Arnoldus de Villa Nova

Arnoldus de Villa Nova
Arnoldus de Villa Nova

1235 Valensiya doğumlu olan Arnaldus de Villa Nova, simyacı, gök bilimci ve fizikçi olarak çalışmalar yürütmüştür. Kendisi çağın önde gelen düşünürlerinden biri olarak Aragon’da ve Paris’de çeşitli felsefi ve bilimsel çalışmalar yürütmüştür. Kilisenin baskıları yüzünden Sicilya’ya sığınan Nova, özellikle simya üzerine yaptığı çalışmalarla tarihe yön vermeyi başarabilmiştir. Simya üzerine yayınladığı kitapları, karbonmonoksit ve saf alkolü keşfetmesi ve şarap üretimi ve korunması alanında yaptıkları çalışmalar, günümüzde bile bilimsel anlamda üretimin temelini oluşturmaktadır.

Ramon Llull

Ramon Llull
Ramon Llull

1315 Palma İspanya doğumlu olan Roman Llull, mistik bir mantıkçı ve filozoftur. Seçim teorisi ve hesaplama teorisinin öncüsüdür. Kalitesiz metalleri altına dönüştürmek için yaptığı çalışmalar hem bilim dünyasına hem de felsefe dünyasına büyük gelişmeler kazandırmayı başarmıştır.

Simya ile Felsefe Taşı Yapılabilme İnancının Nedenleri

Temelinde simya, dünyada zaman içerisinde olgunlaşan değerli taşların, daha hızlı reaksiyon oluşturulduğu taktirde oluşturabileceğine inanılan bir ilim idi. Altın ya da türevi değerli taşların, zaman içerisinde geçirdikleri bu değişimde kükürdün büyük bir etmen olduğu düşünülmekteydi. Bu doğrultuda, yapılan çalışmalar birçok bilimsel keşfe ve felsefi gelişmeye neden olsa dahi bilinen hiçbir çalışmada felsefe taşının varlığını göstermemektedir. Bu doğrultuda kullanılan basit elementler daha ham değerlendirilirken, altın gibi elementler de daha yoğun ve olgun olarak nitelendiriliyordu. Süreç Felsefe Taşı noktasında başarıszlıkda sonuçlansa bile, simya ile uğraşarak Felsefe Taşı’na ulaşmaya çalışan kişiler için her zaman felaket olmadı. Birçok keşif olduğu gibi, bilimsel çalışmalar sayesinde hayatlarına refah kazandırmayı da başarabilmişlerdir.

Simya, Felsefe Taşı’na Nasıl Ulaşmayı Umuyordu?

Simya inanışa göre; kırmızı kükürdün altına, beyaz kükürdün ise gümüşe sebep olduğuna inanmaktaydılar. Kükürdün doğrudan belirli materyallerin oluşumunda etkisinin olması, altın ve gümüş gibi materyallerin de dönüşümünde kullanılabileceğine dair bir inanış oluşturdu. Yapılan testlerin sonucunda simyacılar Felsefe Taşı’na ulaşamasalar da, birçok bilimsel keşife önderlik etmeyi başardılar. Felsefe Taşı’nın ismi de bu doğrultuda gelişmiştir (Kişiyi düşünmeye ve keşfetmeye iten bir süreç olmasından ötürü).

Özellikle Orta Çağ içerisinde Kilisenin baskıları simyacıları cadı, büyücü ve kafir olarak nitelendirerek, yaptıkları çalışmalarda büyük bir gerilemeye neden olsa da, günümüze kadar ulaşan bilimsel serüven kesintisiz şekilde devam etmeyi başarmıştır. Yapılan çalışmaların sonucu bilinen bir Felsefe Taşı oluşumu için mümkün olmasa da, geçmişten günümüze bilimin geleceğini inşa edecek bir çok çalışmanın yapılmasına sebep olmuştur.

Felsefe Taşı Ne İşe Yarar?

Harry Potter Felsefe Taşı
Harry Potter Felsefe Taşı

Felsefe Taşı geçmişten günümüze farklı amaçlar için kullanılması amaçlanan ideolijik ve dönemin ruhuna uygun sembolik yapıları içerisinde barındıran bir eylem biçimidir. Simya ile uygulanan bu yöntemlerde geçmişte çeşitli değersiz materyallerin altına dönüştürülmesi hedeflenirken, Orta Çağ ile birlikte amaçlanan çalışma alanları ölümsüzlüğün keşfine doğru ilerlemiştir.

Harry Potter Felsefe Taşı

Günümüz edebiyatında özellikle Harry Potter ile gündeme gelen Felsefe Taşı, J. K. Rowling tarafından serinin ilk kitabında kullanılmıştır. Seriye göre taşı bulan kişi Nicolas Flamel’dir. 15. Yüzyılda yaşayan Fransız düşünür, hem ölümsüzlüğü hem de altına dönüştürebilme formülü bulduğu iddia edilir. Yine aynı şekilde, Full metal Alchemist isimli Japon animesi de keşfin Nicolas Flamel tarafından yapıldığına dair atıfta bulunur.

Felsefe Taşı keşfedilebilir mi bilinmez ancak insanın sosyal dünyada değişen taleplerine uygun olarak amacının değişeceği bir gerçektir.

Felsefe Taşı keşfedilebilir mi bilinmez ancak insanın sosyal dünyada değişen taleplerine uygun olarak amacının değişeceği bir gerçektir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Related Stories

Simya Nedir? Tarihteki Önemli Simyacılar ve Çalışmaları

Simya Nedir? Simya kısaca, geçmişte gizem ve gizlilik içinde yürütülmüş ve maddeleri birbirine dönüştürmeyi amaçlayan eski bir uygulamadır. Örneğin simyacıların çalışmalarından biri, insanların hayalini kurduğu “kurşunu altına çevirme”...