Leyla Erbil’e Mektuplar Ahmet Arif Tarafından Yazılmış Türk Edebiyatının önemli eserlerinden birisidir.
“Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş… hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini…”
Ahmet Arif’i bu mektubuyla tanırız. ‘Üşüyorum, kapama gözlerini’ sözleri muhakkak, bir sevdiğimiz sayesinde aklımıza düşmüştür ve hüzünlenmişizdir. Onun şiirleri aşkın ve acının en dokunaklı halidir. Şiirlerinin her satırı ile en derinimize dokunan bu şair, bestelenmiş şiirleri ile de hayatımıza dokunmuştur.
Yukarıdaki mektubunu ise hapishaneden yazmıştır Leyla Erbil’e. Ahmet Arif’in yazdığı Leyla Erbil’e mektuplar öyle anlamlıydı ki, bu mektuplar ‘Leylim Leylim’ adlı kitapta toplanarak edebiyatımızın en değerleri eserlerinden biri oldular.
Leyla Erbil’e Mektuplar..
Ahmet Arif, hayatı boyunca yardıma muhtaç olanın ve ezilenin yanında oldu. Bunun bedelini de, o dönemin Türkiye’sinde özgürlüğünü kaybederek ödedi. Onu, hapishanede hayatta tutan tek şey aşkı idi, Leyla Erbil idi. Leyla Erbil’e körkütük aşıktı, hasretinden prangalar eskitmişti. Bizim hayatımızı güzelleştiren her dizesini Leyla Erbil’e yazmıştı. Leyla Erbil’e Mektuplar sadece Ahmed Arif’in mektuplarından oluşuyor. Leyla Erbil’in ona yazdığı mektupların çoğu ise kayıp…
Ahmet Arif, genç yaşlarında aşık oldu Leyla Erbil’e. Leyla Erbil’de ona tutulmuştu. Birbirlerine yazdıkları mektuplar ile tutunmuşlardı hayata. Leyla Erbil, başından başarısız bir evlilik geçmiş genç bir kadındı. Leyla Erbil, yazmaya lise dönemlerinde başlamıştı. Üniversite eğitimini yazarlık ideali için yarıda bırakmıştı. Ahmed Arif’in de teşvikleriyle yazın hayatına devam ediyordu. Her iki tarafın da yazar olması nedeni ile ikili arasındaki mektupların her birinin edebi eser olma özelliği vardır. Ahmed Arif’in zor zamanlarında yazdığı Leyla Erbil’e mektuplar, o güzel satırlar aşağıdaki gibi birçok mektup, edebiyatımıza değer katan eserler arasında yer alıyor.
’’Leylâ, Canım,
Kayb, berbat ve sessizim… Sessiz ve dolu: Allahtan ki sen varsın. Yoksa halim korkunçtu.
Burası bir köy! Yakınlarımın bütün ısrar ve gayretine rağmen, hemen anneme gideceğim. Pazartesi’ye trendeyim. Eve gidince senin mektubunu bulmalıyım. Anneme ilk sorum o olacak zaten.
Sen nasılsın ömrüm? Son telefonda canını sıktım mı? Ben artık annenden korkmuyorum. Aksine onu, kendi annemmiş gibi seviyorum. Buna ne dersin?
Hınca hınç mısra doluyum. Kara ve yeşil fon, hepsinde hâkim. Biraz kendime geleyim, mendillerine, bluzlarına, yastığına mısralar serpeyim. Ha?
Fotoğrafındaki “halbuki…”yi hâlâ anlayabilmiş değilim. Anlatır mısın?
Bütün bunlar, beyhude biliyorum. Şaheser olan, benim uçakla oraya gelebilmemdir. Allah kahretsin, bu hastalık, bu rezaletler ve bu aile mecburiyetleri… Ne yapsam?
Gözlerinden öperim canım. En çok da burnundan. Gülme, ciddi söylüyorum.’’
Bu ve bunun gibi birçok mektup ile aşkları perçinlense de Ahmed Arif’in eline, bir gün acı bir mektup geçer. Mektupta Leyla Erbil’in yakında evleneceği yazılıdır. Haberi alan Ahmed Arif, derin acıların eşiğine düşer. Bu haberi aldıktan sonra tek gayesi Leyla Erbil’i hayatında tutmak olur. Dostluğu ile yetinmek için elinden geleni yapar. Leyla Erbil’i mektuplaşmalarının devam etmesi için ikna eder.
Ahmed Arif, içine düşmüş olduğu siyasi kavgalardan ve sürgünlerden ancak Leyli’si sayesinde kurtulabilir. Ahmed Arif’in, ona yazmış olduğu her mektupta, hem tarihe hem de büyük bir aşka şahitlik ediyoruz. Bu büyük aşkın sonrasında yazdığı Leyla Erbil’e mektupların yayımlanmasına izin verir. Ne yazık ki, kitabın basıldığını görmeye ömrü yetmez, 1991 yılında Ankara’da vefat eder.
Unutulmaz, gerçek bir aşkın mektuplara dökülüşünü okuyucuya aktaran Leyla Erbil’e mektuplar “Leylim Leylim” kitabından kesitler;
Böyle ne kırık ne de anlaşılmamış gitmek istemiyorum. Dostluğumuz ki korkunçtu. Ve yaşanmaya değer. Bugünkü feci haline rağmen, birbirimizi tanıma hususunda pahasız bir değerdir. (…) Ha, sürgüne gitmeden — bugünler — bir mektubunu alırsam, sevinmem diyemem elbet! Bu da laf mı, uçarım belki! Ama yazmasan ne diyeyim…
*
Bak, yanında ben varım. Seninle olduktan sonra yapamayacağım ne vardır? Önce kendine inan, kendini sev, sonra bana bel ver, bana yaslan, bak yaşaman nasıl asli cevherini gösterecek. Üzme hiç kendini, ölürüm sonra. Ölmek hiçbir şey değil. Sen böyle canlı, sıcak, dost, aziz ve en güzeli sevgiliyken ölmek, acı da olsa katlanılır. Ama senin bu bedbin halini görmek… İşte mesele burada!
*
Özlemektir seni, geberesiye. Ses etmektir, haykırmak ‘Leyla!’ bir tenha saatte geceler yarı. Ömrümüz çelimsiz, kısa. Çabamız korkunç ama. Ayaklarımızı bastığımız toprağın, kokladığımız havanın, şunun bunun en ibne, en akla gelmez derdini dert edinmek. Kendimizi duymaya, yaşamaya yönelmek bile yasak..
*
Canım Benim,
Bilir misin, ‘canım’ dediğimde içimden canımın çıkıp sana koştuğunu duyarım hep.
*
Sözde cigarayı bırakmağa niyetliydim. Bugünkü, inan bana unuttum kaçıncı paket. Evde bir ölüm sükûtu var. Sual sormağa korkuyorlar. Ah bir sorsalar da seni anlatsam…
Ah bu rezil dünya seni tanısa, seni öğrense, seni anlasa..
*
Geçende bir mezar gördüm…Küçücük !
Öyle bir yalnızlığı var ki Leyla,
binlerce mezarın içinde, irili ufaklı, çiçekli, parmaklıklı mezarların arasında, “Ben buradayım” diyor âdeta.
*
Biz birbirimize o kadar alışmamıştık ki. Öyle değil halbuki Leyla, alışmamıştık amma, alışabilirdik ve alışacaktık…
Bu içeriğimiz Leyla Erbil’e Mektuplar hakkında bilgi içeriyor. Bkz. Mektup Nasıl Yazılır?